30 Mart 2011 Çarşamba

Zeki Kadın



 Duştan sonra aceleyle saçlarımı kuruturken saç kurutma makinasını kafama dan dun vurmaktan vazgeçseydim belki şu an biraz daha akıllı bi kız olabilirdim. Ölen beyim hücrelerim arkasından yas tutmaz ve beynimi büyük göstermek için krepe tarağına ihtiyaç duymazdım.


Hayatımda hiç krepe tarağım olmaması bir yana...sağımı solumu ayırt edememem, yapılan esprileri herkesin algıladığından minimum beş saniye sonra kavrayabilmem de hayatımın 7 yılını yiyen ilk sevgilimin bana sürekli "senin beynini kuşa taksak geri geri uçar" demesinin haklılığını koyuyor ortaya.


Şimdi kendimi bu kadar aşağıladıktan sonra azıcık da övmeyi haketmişimdir sanırım. Belki yıllardır çözmeye çalıştığım her IQ testinde isyan bayraklarını çekip "Bu ne yauuu!!!" diyerek kargacık burgacık şekilli ve sayılı test sayfalarını oraya buraya saçmış olabilirim kabul...


Ama benden fışkıran EQ'yu da kimse inkar edemez... Yoksa bunca badireyi kazasız belasız atlatışımı başka bir şekilde açıklayamazdım.


Çoğu zaman anladığım birçok şeyi anlamazlıktan gelme sanatını da içgüdüsel öğrendim diyebilirim. Yıllar önce nerden duyduğumu bile hatırlamadığım "Erkekler ya aptal kadınları sever, ya da zeki olup aptal görünmeyi başarabilenleri." cümlesi bende öyle yer etmiş, söyleyeni öyle haklı bulmuşum ki bunu felsefem haline getirmekten alıkoyamamışım kendimi.


Erkekler asla zeki kadınları sevmez demiyorum; severler, hem de çok severler. Onların kadınların  aptal görünmelerinden kastı yalnızca safa yatmalarıdır. Yanındaki kadının her daim uyanık olması ilişkiyi zinde tutar. Adrenalin salgılayan erkek kendini daha çok ele verir. Aslında herşeyin farkında olan ama hiçbirşey bilmiyormuşcasına alık davranmayı bilen kadın erkeği avcunun içine alarak evire çevire oynar.


Bu aşamada kadınların kaprisine yer yoktur. Bayanlar zaaflarını ve kıskançlıklarını bir kenara bırakıp mantıklarını kullanmaya başlamalıdırlar. Bu özelliklerini geliştirebilmek için bolca strateji oyunu oynamalarını önerebilirim.


Sonuç olarak : Sürekli vızıklanan dırdır eden kadın - OUT


                        Herşeyden bihabermiş gibi davranıp olayları kontrol altına alan kadın - IN




...




Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com




...

28 Mart 2011 Pazartesi

Hercules



Cinli'yi anlatacağım demiştim dimi...anlatamıyorum. Adamla iki hafta konuşmadık...az önce burda andım, hissetmiş gibi telefon etti serseri :S korkutuyo bu çocuk beni, ciddi korkutuyo :)


 Öyleyse Hercules diyelim...Ya da demesek mi...Yara bende kendisi :) yazarken bile gevşek gevşek gülüyorum, yok yok hiç hayraalamet değil.




 Nerden bu adam biliyor musunuz...Yılbaşındaki felaket partisinden. O geceyi hatırladıkça hala daha sinirim bozulur kahkaha atacak duruma gelirim. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan bu ortamda ben kendi popomu koruma amaçlı yalnızca kızlar ve gayler'le takılmaya çalıştığımı hatırlıyorum kendimle ilgili en son. Mr.Amsterdam ne idüğü belirsiz (ki sonradan belirledim salviaydı) şeyler çekerken ben aşağıda bulduğum boş bir koltuğa kıvrılmıştım. Evet pis adi adam beni o vahşi kalabalığın içinde yalnız bırakmış, ben ona vermeyince önce kafasını güzelleştirmeye ardından verecek başka birini bulmaya gitmişti. Hakkını yemiyim on onbeş dakikada bir uğrayıp saçımı falan öpüp şefkat gösterisinde bulup tekrar ortadan kayboluyordu.


 Bu sırada ev o kadar soğuktu ve kalabalık sebebiyle öyle bir battaniyesizlik sıkıntısı yaşıyorduk ki benim üstüme örtecek hiçbirşeyim yoktu. Tir tir titrerken adamın biri gelip deri ceketini üzerime örttü. Uzun boyluydu, yakışıklıydı, adından da anlaşılacağı üzre yunan tanrılarını aratmayacak güzellikte bir vücuda sahipti, son derece sexy bir gülümsemesi ve muzur bakışları vardı.
 Dedim HardCandy yan gel yat... yan gel yat bu adam bu kadar etkileyici olabilir ama ev ev değil, gece gece değil, parti parti değil, burdaki insanlar insan hiç değil asabını bozmaya gerek yok. Zahiri görüntüye aldanma, yum gözünü uyu tatlım.


Ceketini üzerime örttükten sonra yanımdaki koltuğa kıvrılıp uzun süre ince siyah çorabımın içinde oldukça sevimli görünen kırmızı ojeli ayaklarımla oynadığını, bikaç kez beni gıdıkladığını ve benim onu terslediğimi hatırlıyorum.


********************************************************************






Geçen geceye geri dönersek...adam beni işten aldı. Üşenmedi gelip beni aldı. Üşenmez tabi niye üşensin ucunda ben varım dimi.
Bir insan nasıl hem bu kadar yakışıklı, hem bu kadar zeki, hem bu kadar hoşsohbet olup, hem de nasıl bu kadar iyi bi aileden gelir?
Biri bana bunu açıklar mı?
Ayrıca adam mütevazi.
Adam bütün gece bana oral sex yaptı bi kere bile ağzından sen yap lafı çıkmadı.
Tamamen bana yönelik çalıştı.
Sonrasındaysa yanımda mışıl mışıl uyurken ben içimden 40'ar defa "bana aşık ol,bana sevgilim ol de,bana evlenme teklif et" demekle meşguldüm.
Çok malım tanrım! Kendimi şu an şu camdan aşağı atmak istiyorum.
Ben! Öküz! Kimseleri sevemeyen! Kimseleri beğenemeyen paso kusur bulan ben! Umulmadık şekilde böyle bi adama nasıl tutulurum!
Hayır kesinlikle kötü bir yanı yok...kafa yapısı dışında...kesinlikle ilişki adamı olduğunu sanmıyorum. Üstelik yaşı da çok küçük. Daha gez toz sik gez toz sik yaşında.


Amerika'da okuyordu, ailesini ziyarete gelmiş, tesadüf işte...içime eden tesadüf. Bütün dengemi altüst eden tesadüf.


Bu arada adamı bi ara "Sen yılbaşında ceketini üzerine örttüğün kızın ben olduğumu bile hatırlamıyosun!" diye fena suçladım sırf şımarıklığımdan, muzurluğumdan...ama bişey itiraf edeyim mi...odama mum yakmaya gittiğimde yatağımın kenarına attığı ceketini görene dek asıl ben hatırlayamamıştım bana ceketini veren adamın o olduğunu :/ :))


Bi bayan olarak evlenmenin gerçekten şiddetle zor olduğunu düşünüyorum. Daha önce de söylediğim gibi biz adam değil hayat seçiyoruz bir yerde.


Ama Hercules ben senle ürerim de evlenirim de tüm hayatımı sana adar sabahlara kadar senle sevişirim de. Hem de hiç bıkmadan.


Bi an önce seni unutmam dileğiyle...


Sevgiler...


          HardCandy




...




Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com




...

Bal Çocuk



 Geçenlerde hıyarım var diyen bi adama bi avuç tuz alıp koştuğumu tivitlemiştim hani...daha uygun bi laf olamazdı buna. Yaptım yani, ciddi ciddi bunu yaptım ben.


 Çok mu sıkılmıştım bilmiyorum. Ya da neyin çekimine kapılıp yaptığımı bilmiyorum ama neredeyse 2 aydır bana hem formspring'ten hem facebook'tan saran bir adamın çatkapı gittim evine. Deli miyim? Belki biraz... ama daha kötüsü kendi kendimi gaza getiren bi insan oluşum.


 Sabahın köründe ki bu benim için öğleden sonra 2 suları oluyor, bir dizi için başrol denemesine gitmiştim. Neremi beğenip çağırdılarsa o role o da enteresan ya neyse. Yarım saat sonra çekimden çıkınca bi an sersem sebelek ortada kaldığımı hissettim. Saat 3 olmuştu ve ben yaklaşık 4-5 saat sonra o an olduğum yere çalışmaya gidecektim zaten. Bu durumda istanbul'un taa öbür ucundaki evime gitmemin hiç bi anlamı yoktu.


Cinli'den yana kullanmak istedim önce şansımı. Onu da anlatacağım...hani şu anlatmayı çok istediğim ama ertesi gün beni follow ettiği için içimde patlayan uzaylı adam. Artık battı balık yan going misali kim görmüş kim etmiş umrumda değil. Herşeyi döküyorum burda gözler önüne gizli saklı yok canımdan bezdim vallahi.


Cinli beyfendi daha dün lütfen bana gel derken bugün sorduğumda kendine çoktan başka bir plan bulmuştu bile. Bir arkadaşının doğumgünüymüş ona söz vermiş, evde değilmiş.


"Ha öyle mi!" dedim kendi kendime ve sinirlendim. İşte o an kendi kendimi gaza getiriş anlarımdan birini yaşıyordum. Cinli'ye kızarak kendimi alakasızca Bal Çocuğun evinde buldum.
Adamın daha önce ne yüzünü gördüm, ne sesini duydum. Manyak mıdır, psikopat mıdır, organ mafyası mıdır nedir belli değil ama çok sevgili gerizekalı ben önce bir sms'le adresini alıp sonra taksiye bindiğim gibi soluğu kapısında aldım.


Apartmanın kapısından girmiş yukarı çıkarken nasıl biriyle karşılaşacağım konusunda kafamdan bin tane fikir geçiyordu.


Şanslı bi hatunum, hep derim ya allahın sevdiği kuluyum diye...boşuna Bal Çocuk demiyorum ona...sarılıp saatlerce sevebileceğiniz türden bi yaratık.


Başta keyfini kaçırdım biraz paranoyak tavırlarımla. Ama kolay değil. Benim gibi bi manyak mıknatısı şu güne dek pek de normalleri çekmediği için...belki birkaç dakika beni eve çağırdığına pişman etmiş olabilirim onu.


Sonra yavaş yavaş kendime gelip açıldım...açıldım,saçıldım...açıldım,saçıldım,saçıldım açıldım falan işte.
Güzeldi, gerçekten sağlamdı...çok da iyiydi.


Penis boyu harikaydı. Boşaldıktan sonra inmiyordu. Testosteron fazlalığından olabileceğini söyledi ama ben daha sonra erkeklerde testosteron fazlalığını araştırdığımda bununla ilgili birşey bulamadım. Bilen biri açıklayabilir mi?
Kesinlikle şikayetçi olduğum bir konu değil o da ayrı. Nesi eksik nesi fazla beni bağlamıyo, harikaydı, olay bitmiştir :)


İki hafta önceki bu macerayı hatırlayınca bi an yine baştanaşağı ürperdiğimi hissettim... Umarım mesajlarını cevapsız bıraktığım için bana çok fazla kızmamışsındır Bal Çocuk...yalnızca hayatıma biraz çeki düzen vermeye çalışıyorum ve sen bu aşamada tehlike arz ediyorsun.


Sana sarılıp sen boynumu dakikalarca öperken kokunu içime çekmeyi özlediğimi inkar etmiyorum...yalnızca özlememeliyim diyorum.


Sevgiler...


        HardCandy



...

Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com


...

Mr.Eleven


 Regl olmuş ya da olacak kadar gerginim şu an. Halbuki alakası yok... nerden bakarsan bak en az 15 gün rahat var regl dönemime.


 Benim olayım gittikçe boka batışımdan. Hayatım yine saçmasapan bir hal alıyor, eğlenmesine eğleniyorum, gayet net bi meblağda para kazanıp kendi ayaklarım üstünde durabiliyorum, herşey harika ama okuldan gitgide kopuyorum. Bu durumdan o kadar hoşnutsuzluk duyuyorumki içten içe attığım imdat çığlıklarımı her daim fırsat bilen Mr.Eleven'la tekrar çıkmaya başlıyorum.


 Mr. Eleven ve ben...ilişki? ama ne ilişki!
 İki yakın arkadaştan farksızız benim penceremden bakıldığında. Kendimi yanında bir kadın gibi değil de daha çok şımarık, ufak bir kız çocuğu gibi hissediyorum ve bu hissi sevmiyorum. Hayatıma birini alıyorsam eğer, bana kadın olduğumu hissettirmeli.


 Hoş...bu onun suçu değil. Seviyor beni. Her istediğimi anı anına yapmaya çalışıyor. Fazla sevip fazla şımartınca da HardCandy gittikçe küçülüp çocuklaşıyor. Belki biraz mizacından kaynaklı. "Babacan" derler ya hani...hah işte tam öyle bir insan.
Adam benden bebek istiyor. Aklını kaçırmış olabilir mi?
"Avrupa'ya gideceğim, 6 ay orda kalacağım." diyorum. "Tabiki gideceksin.Git, gez, eğlen sonra dön." diyor.
Yok hayır, 50 yaşında falan değil kendisi ama tam bir emekli ruhu taşıyor.


Hakkını yiyemem, 4 yıldır az çekmedi benden ve az toparlamadı dağılan hayatımı. Çok seviyorum onu, herkesten farklı bir değer verip farklı bir yere koyuyorum. Çünkü hiçkimse benim bu denli iyiliğimi düşünmedi daha önce. Benim tek lafıma herşeyi yakabilecek bi adamdır. Kalbi inanılmaz temizdir.
"Herkes sevdi bi sen sevemedin gitti Mr.Eleven'ı." der yakın arkadaşlarımdan biri...haklı da; okuldaki kızların yarısı ona hayran. Çünkü güçlü, yakışıklı, karizmatik.


Ben neden beceremiyorum bilmiyorum.
Bir zamanlar çok severek, etrafımdaki adamları bi anda silip atarak büyük bi heyecanla almışken onu hayatıma aynı fevrilikle bi anda nasıl çıkardığımı ve bi anda ona olan aşkımın nasıl sönüp gittiğini ben de anlayamıyorum. Ama oluyor işte, insanın duyguları çabuk değişebiliyor...hele de benim gibi pek çok karakterli bi ikizlerse.


Utanıyorum bana dokunmaya kalktığında. Her daim kıçı başı ayrı oynayan ben, Mr.Eleven bana dokunmaya kalktığında sanki çok yakın bir arkadaşım, abim, akrabammış gibi hissediyor, utanıp kaçıyorum.


İkinci hafta bitti ve bir kez bile izin vermedim ona. Ne zaman şikayet etmeye başlayacak merak ediyorum, ne zaman pes edip azarlayacak beni...


Ne zaman aynı yatakta kardeşce yatmamız koymaya başlayacak ona...


Deniyorum, çabalıyorum ama beceremiyorum. Evet onu çok seviyor, çok değer veriyor ama iş o noktaya gelince onu değil başkalarını düşünüyorum :(


Üzgünüm Mr.Eleven...aslında seni kırmayı hiç istemiyorum...



...


Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com


...

10 Mart 2011 Perşembe

Solaryum Patatesleri



 Bunu da mı görecektik tanrım! Okula solaryum gelmiş. Hayır zaten okulumuzun sürekli tek tip haline gelmiş kızlarıyla gündeme gelmesi yetmezmiş gibi şimdi bir de bu kızlara ön ayak oluyorlar. Paranın gözü kör olsun, okul nerden kar edeceğini şaşırdı artık.


+Hangi okuldasın.
- X üniversitesi.
+Hadi yaa sen beyazsın.
-Eee?
+E ben sizin ırkı turuncu sanıyodum.
-?!






O derece mi? Evet o derece. Maalesef o derece hazin durumumuz. İçler acısı. Kızlarımız ve gaylerimiz maalesef ki şebek poposuna benzer suratlarıya ortalıkta salınırken kainat güzeli olduklarını sanıyorlar. Biri onları uyarmalı, isterdim ama benim vaktim yok.


Anlayamadığım nokta; bu kızların aileleri ya da sevgilileri duruma hiç mi müdahele etmiyor!!??


Nasıl bir adam sevgilisi gün geçtikçe portakal rengi olurken bu duruma sessiz kalır!?


Hani her durumda maçoluk taslayanlarınız! Nerdeler? Sevgilileriniz haşlanmış patatese dönerken niye susarsınız!?


Sizin için önemli olan sadece ne kadar verici oldukları dimi, sik beyinliler! Adamlarda kafa yok, kızlarda hiç yok.


Tanrım sen bizim okulun kızlarını koru. Hepsine tez zamanda hayırlı birer kısmet gönder yoksa bunların nesli tükenir. Yazıktır günahtır. Korkuyorum...asalak gibi birine yapışmadan yaşamlarını sürdüremez bunlar. Survival of the fittest'a karşıyım. Kısmen geri zekalı da olsalar canlıları seviyorum. Boka konan bir at sineği yaşamayı ne kadar hakediyorsa onlar da o kadar hakediyor.
Amen.


Sevgiler... dogru1kadin.


...




Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com




...

7 Mart 2011 Pazartesi

1 Adam = 1 Hayat





Bir adam size "Sevgilim olmanı istiyorum." diyorsa, bu aslında  "Hayatıma dahil olmanı istiyorum." demektir.


Bir adam demek, yeni bir hayat demektir.  


Ben de bir adamın hayatına dahil olmak istiyorum. Ama beğenmiyorum işte. Genelde adamları değil; hayatlarını beğenmiyorum. Adam değil, hayat seçiyorum ben. Bana uygun bir hayat; beni mutlu edecek türden.


Şöyle bir adam yaratıyorum mesela kafamdan: Orta düzey bir yönetici, veya sıkıcı bir bankacı da olabilir. Ama dans etmeyi bilsin. Arasıra da olsa güzel akşam yemekleri yiyelim dışarıda ve dans edelim. Yılda bir aylığına da olsa sessiz sakin bir kıyı kasabasına gidelim. Şirin bi eve çekilelim başbaşa. Beyaz ve temiz bir ev olsun. Renkli çiçekler olsun kapısındaki saksılarda. Bol bol uyumama izin versin orda. Bıraksın ben üç gün yataktan çıkmayayım, aralıksız uyuyayım mesela. Sonra zaten çok uzun dayanamayıp kalkıp yapışacağım yakasına sevişelim diye. Ama beklesin...ne olur ben şarj olana kadar bikaç gün beklesin. Sabırsız olmasın, bıktırmasın hepsi gibi.


Mutfağa girmeyi sevmesin bu adam. Tamam girsin; ben üç gün uyurken girsin mutfağa, kendi çapında kendi karnını doyurmak için çabalasın, hatta bana da birşeyler yapmaya çalışıp deneylerini yatağıma getirsin ama ben kalktığımda darmadağın bi mutfak bulayım karşımda. Titiz temiz bir adam olmasın, yalnızca bayanlara yakışacak konularda becerikli olmasın. Varsın beceremesin; ben toplarım mutfağı büyük bir mutlulukla. Orası benim olsun, en azından mutfağı bana bıraksın.


Hayvan sevsin bu adam, benim gibi çok sevsin. Kuş,çiçek,böcekle arası iyi olsun.
Bugün Palladium'a gittiğimde etraftaki dekorlara kafesin içinde hayvanlar yerleştirdiklerini gördüğümde mesela..."Ben bu tavşanları çantama koyup çalacağım kimse görmeden, kurtarıcam onları." dediğimde ev arkadaşım gibi o an bana karşı koymasın. Yardım ve yataklık etmese bile "Tamam hayatım nasıl mutlu olacaksan öyle yapalım." desin ve tavşanları kafesten alıp çantama atmamı beklesin.


Çok uykum geldi şu an ve çok bunalım modda olduğumu farkettim. Devam edemicem uyumaya gidiyorum :( 


Herkese tatlı rüyalar...


...

Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com




...

Neden mi Yazmıyorum? YazAmıyorum.



Yazamıyorum son zamanlarda bir türlü vakit bulup. Bir arkadaşım geçenlerde gecenin bir vakti mesaj attı hatta "Yazmıyorsun bu aralar?" diye...


Yattığım yerden doğrulup yanımdaki adamın üstünden doğru telefonuma uzandım. Onun bu mesajını görünce gülümsedim. "İş üstündeyken yazamıyorum." dedim ve yerime geri döndüm.


Yazacak şey çok aslında. Ama en çok istediğim, en yazılası ve eğlenilesi boyuttaki hikayem şu an engellenmiş durumda. Çünkü başroldeki adam beni keşfetmiş. Adam beni twitter'dan followlamış. Gel de anlat onu şimdi hadi bakalım. Sıkıyosa anlat... anlat da daha da anormal boyutlara ulaşsın iş.


İçimde patladı resmen. Hayır öyle fazla dikkat çeken biri de değilimki twitterda ne diye followlarsın beni...Yazdıklarımı farkedip okuyacağından şüpheliyim gerçi, ama yine de riske atmayacağım. Belki bir gün çok başka bir tarihte çok başka biriymiş gibi anlatırım kendisini. Şimdilik sadece bizden biri olmadığını söyleyebilirim.


Bu yoğun tempomun arasında dün çok tatlı bi kız arkadaş edindim kendime. En azından bun haberini vereyim.
Beni çok sevmiş. Ben de onu çok sevdim. Görüşüyoruz, sevişiyoruz. İnşallah devamı gelir. Kendisi bana birini ayarlama arzusuna kapıldı bi an hissettim, yalnızlığıma üzülmüş olmalı. O da anlam veremedi tabi "Ulan hatun taş gibi ama single!?" Öyle işte...ben de kalabalığın içinde yalnız olanlardanım. Olmayınca olmuyor, herkesle olmuyor. Tam ah keşke olsa diyorsun, bu sefer de adam sıyırmış çıkıyor...
Lazım olan tek şey...
Çirkin şansı, çirkin bahtı...


Bu arada dogru1adam ve yanlis1adam...nereden türediniz fikrim yok. Muhtemelen aynı kişisiniz. Birinizden biri veya ikiniz...arasıra eşlik ederseniz seviniriz.


Sevgiler... dogru1kadin

2 Mart 2011 Çarşamba

Orgazm Çığlıkları - Gerçek? Sahte?


Ne uyuşuk karıyım allahım! Tembelliğinizden ayağınıza bir eşofman geçirmeye üşenip Sucu'ya kapıyı ayağınızda pembe kalpli mini şortunuzla açarsanız ilerleyen günlerdeki senaryolar yabancı değil.

Al işte ikidir aynı adam gelip ayaküstü muhabbete bağlıyo kapıda. 

Ben telefonda "91'e bi su lütfen" dediğimde orada adamın kopardığı sevinç çığlıklarını düşünmek istemiyorum, midem kalkıyor.

Bana biri lazım. Su geldiğinde beni yatağımdan kaldırmayacak, gidip kapıyı açıp boşu verip doluyu alacak, üstüne bir de 4,5 lira verecek biri lazım.O ben olmamalıyım. 

Bir damacana su bile yalnızlığımı vuruyor yüzüme...fenalardayım.

Ayrıca bugün size ikinci uyarım da şu olsun... eğlenmek için sakın ola özel numaradan birilerini arayıp yalandan orgazm çığlıkları atarak milleti kendinden geçirmeyin. Dönüp dolaşıp size patlıyor.

Hayır anlamadığım yapmasına yaparken bu işi 5 kişi yapıp sonra yakalandığımızda ve ses bana ait olduğu için görünürdeki tek suçlu ben olduğumda kimsenin gıkını çıkarmaması.

Hay lanet! Ben yapmadım onlar yaptı da diyemiyo ki insan! Ses benim. Ama onlar yaptırdı. Vallahi de billahi de onlar yaptırdı. Ben sadece yapalım mı demiştim. Sizi kurban seçen ben değil onlardı. Yine de bütün fırçayı tek başıma ben yedim afiyetle.

Çok iyi orgazm taklidi yaptığımı gören birkaç arkadaşımın o an şaşkınlıktan donakalmışken harfi harfine kurdukları net bir cümle vardır : "Aman tanrım! Senle yatan erkeğe acırım ben."

Acımayın abi, neyine acıyosunuz. Benle yatan erkeğin ego tavan. Uhuuuu iki saat sonra sanırsınız ki dünyanın bu işi yapabilen tek erkeği o. O yani başkası yok. Hatta o, yenisini yapana dek ondan iyisi yok. Moral motivasyon tam gaz. Her an ne kadar yetenekli ne kadar mükemmel olduğunu düşünüyo. Sabaha kadar devam...

Bu işin gerçeği de var öte yandan...Şanslıyım ki orgazmın ne olduğunu bilen bir kadınım. Hatta sık sık olası gelen bi kadınım. Belki de onlar öyle sanıp mutlu olsun diye değil de ben her an istediğimden yapıyorumdur o da mümkün.Yalnız henüz ben söylemediğim sürece aradaki ince tonsal ve fiziksel farkı farkedenine rastlamadım. Zaten çok da umurlarında olduğunu sanmıyorum. Dedim ya...o an akıllarından geçen tek cümle "Tanrım ben bir ilahım!" olmalı.

Şu kısacık ömürlerinde de şuncacık mutluluğu esirgememek lazım gariplerden. İki rol kesip havaya sokuverin kızlar, hem emin olsun siz motive ettikçe karşılığını fazla fazla alacaksınız.




...




Daha Eski Maceralarım İçin  ------>  http://storiesofhardcandy.blogspot.com


...